ANA SAYFA     HAKKIMIZDA     MÜZE     ŞEHİTLERİMİZ     DOKÜMAN ARŞİVİ     FOTOĞRAF ARŞİVİ     GEZİ     YAZARLARIMIZ     İLETİŞİM  
 
  Müze  
  1. Dünya savaşı  
  İtilaf Dev. Savaş Planları  
  Ordular  
  Savaşa Girmemiz  
  Komutanlar  
  Çanakkale Savaşı  
  Deniz Savaşları  
  Hava Savaşları  
  Kara Savaşları  
  Cephede Koşullar  
  Gaz Kullanıldı mı?  
  Savaşın Sonuçları  
  Savaşın Etkileri  
  Çanakkale ve Yahudiler  
  Şehitlerimiz  
  Gazilerimiz  
  57. Alay Tarihi  
  Asker Mektupları  
  Anzaklar  
  Arşivlerde Çanakkale  
  Çanakkale Gençlik ve Sporcular  
  Asker İmamlar  

Sitede Ara


 

Forum Konuları

« Geri   

Yenionline.Com Forum

• Yeni Üye Kaydı   

Kullanıcı Adı   

     Şifre   

 

   Şifremi Unuttum?

Forum > Çanakkale Forum
 sizden gelenler  

 26.10.2008,23:39:58

 admin
 Normal Kullanıcı 

 Cinsiyet :Erkek 
 Doğum Tarihi :7/2/1967 
 Yer : , İstanbul, Turkey 
 Son Giriş Tarihi :
 27.01.2008 13:02:05
Konu :: sizden gelenler
 
Sitenizi ayrıntılı olarak ziyaret ettim ve bir kez daha Çanakkale'yi, Çanakkale ruhunu yaşadım. Bu insanların torunu olmakla bir kez daha gurur duydum. Bu önemli çalışmayı gerçekleştirdiğiniz için takdir ve teşekkürlerimi sunarım.
 Geçtiğimiz yıl katıldığım Çanakkale gezisi sonrasında kaleme aldığım bir yazıyı ekte paylaşıyor, sitenizde yayınlanmasından onur duyacağımı bildirmek istiyorum.
 İyi çalışmalar dilerim.

Herkesi bu onuru yaşamaya çağırıyorum

Şimdiye dek geçirdiğim en büyüleyici 23 Nisandı. Dünyanın en güçlü donanmasının, inanç karşısında nasıl yenik düştüğünü gördüm. Bir atışta 15 metrekareyi vuran, 6 metrelik çukur açıp püskürttüğü toprakla daha ötedekileri de gömerek "canlı cenaze" kılan devasa toplar karşısında, yüreğindeki vatan aşkına sarılan kahramanların nasıl galibiyet kazandığını hissettim. "Çanakkale ruhu"nu, iliklerime kadar hissettim…

Dünya üzerinde "taarruz değil, ölme" emri alabilen tek ordu karşısında, teknolojinin nasıl önemini yitirdiğini, ancak böylesine bir destan öğretebilir bizlere. Bu destan; bizlere daha neler öğretmez ki…

Yokluğun, yoksulluğun en dibindeyken, dört bir yandan kuşatılmış, köylerde erkek kalmamışken, metrekareye 6 bin mermi düşüyorken… 8 milyon toplam nüfustan 230 binini Çanakkale'ye gömüp, sancağı yine de düşmana teslim etmemek…

Tam 230 bin kahraman Türk'ün, vatan sevgisi dolu kalbini, tonluk toplara, delip geçen mermilere siper edebilmesi…

Günü yalnızca bir somun ekmekle geçirip, 240 kiloluk topu sırtlayabilen Seyit Onbaşı…

Ölüm emrine gözünü kırpmadan yürüyen 57. Alay…

3 bin İngiliz askerine karşı, emrindeki 66 askeriyle 48 saat yılmadan çarpışan Yahya Çavuş…

Geri dönüp annesine kavuşabilsin diye düşmanın yarasına gömleğini sargı yaparak yaşatmaya çalışan Mehmetçik…

Erkek kılığına girip meydan muharebelerinde çarpışan kadınlar…

Bağrına süngü saplanmış oğlunu ağaç gölgesinde bırakarak, daha hafif yaralıları iyileştirip tekrar orduya kazandırmak için çırpınan doktor…

Çatışmanın orta yerinde, yaralı düşmanını kucaklayıp birliğine teslim eden Mehmetçik…

Nice meçhul kahramanlar…

Ve üstün komutanlığında kazanılan zaferin ardından şu sözleriyle tüm insanlığa ders veren; düşmanına karşı bu duyguları taşıyan dünyadaki tek lider:

    "Bu memleket toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanının toprağındasınız, huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa yollayan analar, göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızda, huzur içindedirler ve huzur içinde uyuyacaklardır. Onlar bu topraklar üzerinde canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." Mustafa Kemal Atatürk, 1934

    İşte böylesine onurlu bir mücadelenin kahramanlarının torunlarıyız biz. Böylesine asil bir ölümün yaşattıklarıyız biz… Tarihe "Çanakkale geçilmez." yazdırmak için, hiç tereddüt etmeden kanını mürekkep yapanların şerefiyiz…

    Bu 23 Nisan'da 1915'i yaşadım. Korkusuz, isimsiz, kefensiz yatan on binleri ziyaret ettim. Yerinde görmek, hissetmek bir başka büyülüyor. Ve günümüzün bazı değerlerini yeniden sorgulamaya itiyor insanı. Günlük telaşlar içinde görmezden geldiğimiz, unuttuğumuz ama içimizde saklı duran "değerleri" yeniden canlandırıyor.

    Gelibolu'ya yolculuk; "ben merkezli" dünyamızdan çok uzaklardaki bir başka dünyaya yolculuk demek… Moda - marka yarışlarının, satın alarak tatmin olma hırsının uyuşturduğu zihinlerimize, taptaze bir gün ışığı doğması demek. Her şeyin bu kadar kolay ulaşılabilir ve dolayısıyla kolay harcanabilir olmasıyla yitirmeye başladığımız duyarlılıklarımızı yeniden canlandırmak demek. En zor koşullarda da başarabileceğimizi görmek demek. Dışı renkli içi boş, ithal zevklerin peşinde koşmayı bırakıp kendimize dönmek; kendimize güvenmek demek. Hangi mirasın üzerinde yaşadığımızı özümsemek demek. Rehavetten uyanmak demek.

    Siz de üstünüzde bir rehavet; her şey tamamsa da yine de bir eksiklik hissediyorsanız, Gelibolu'ya yolculuk yapın. Emin olun, çok iyi gelecek…

Esra Taşlıyük
esratasliyuk@mynet.com

 

Sitede yayınlanan her türlü yazı, haber, resim, şiir, müzik ve videonun izinsiz kullanılması, yayınlanması yasaktır.

 

Tasarım & Programlama ÜÇBOYUT