Savaştan yaklaşık 10 sene sonra İngilizler ve T.C hükümeti karşılıklı açıklamalarla kimyasal silahın "kullanlmadığı" söylüyor. Ancak bu sitede bulabileceğiniz bazı belgeler ve yazışmalar gazın kullanıldığına işaret ediyor. Tamam bu tarihçilerin işi diyelim. Eğer kullanıldıysa kesinlikle açıklanması gerekir. İngiliz Gazeteci Ellis Ashmead Bartlett' in Savaş Notu "Yirmi dört saat öncesine kadar düşmanın elinde bulunan derenin bu kısmını görmek üzere yukarı doğru yürüdüğüm zaman muharebenin iz olmak üzere bırakmış olduğu insanın içini sızlatan enkazı gördüm; ötede beride yarısı yarısı toprak içine sokulmuş cesetler, alelacele kazılmış mezarlar bazıları kırık ve ekserisi sapasağlam yüzlerce tüfek ve süngü, yüzbinlerce atımlık kurşun, siper kazmaya mahsus alet ve edavat, ekmek somunları, askeri eşya, asker mektupları imamlardan birinin vaaz kürsüsü, kaput ve çantalar, battaniye ve çuvallar mutfak edavatı, odun yığınları, cesur askerlerimizin süngü hücumuyla Türklerin içine saldırdığı zaman nasıl bırakılmış ise öylece duruyordu.Muhtelif yerlerde büyük büyük ateşler yakılmıştı. Etrafta bulunan ve alelacele toplanan Türk cesetleri, bu sıcak iklimde bir an evvel kurtulmak en mühim bir mesele teşkil ettiğinden dolayı " ateşte yakılıyordu" , bunlardan etrafa yayılan çürümüş ceset kokusu hakikaten dayanılmayacak derecede iğrençti.
Derenin bu kısmında atla yürümeye müsait olacak surette iyi yollar yapılmamış olduğundan ve bir de yolumuzun önüne çıkan engeller ile karşıdaki siperlerden atılan kurşunlardan dolayı attan aşağı inmek mecburiyeti vardı. Kerkes yaya yürüyordu, yeni işgal edilmiş siperleri teftişten dönen tümen kumandanı ile beraberindeki kurmay heyetine tesadüf ettim. Bu yolda yine aynı şekilde bir sel gibi gidip gelen teskerecilerede rastladım ki bunlar son yirmidört saat zarfında hiç durmadan yaralılarımızı taşımakla meşgul idiler. Hücumumuzun son derecede başarılı olduğu ve düşman siperlerinde canlı bir ferdin kalmadığını bunlar övünerek anlatıyorlardı. Teskereciler yeni hazırlamış olduğumuz ufak bir mezarlığa gömmek üzere maktullerimizide taşıyorlardı.
Burası da derenin içi gibi enkaz ve pislik ile doludur, her taraftan dayanılmaz derecede iğrenç bir koku yayılıyor ve milyonlarca sinek sürülerle hücum ediyordu. Bir köşede tüfeklerini dizleri üzerine aykırı koymuş ve birlikte oturmuş yedi Türk vardı. Bunlardan biri, arkadaşının boynuna kolunu dolamış ve yüzüne mütebessimane bakıyordu. İşte bu anda ölüm, bu yedi arkadaşı avlamıştı. Bunların tamamı sanki uyuyor gibi görünüyorlardı çünkü bu yedi Türk askerinden ancak birisinde yara izi gördüm. "
|