ANA SAYFA     HAKKIMIZDA     MÜZE     ŞEHİTLERİMİZ     DOKÜMAN ARŞİVİ     FOTOĞRAF ARŞİVİ     GEZİ     YAZARLARIMIZ     İLETİŞİM  
 
  Müze  
  1. Dünya savaşı  
  İtilaf Dev. Savaş Planları  
  Ordular  
  Savaşa Girmemiz  
  Komutanlar  
  Çanakkale Savaşı  
  Deniz Savaşları  
  Hava Savaşları  
  Kara Savaşları  
  Cephede Koşullar  
  Gaz Kullanıldı mı?  
  Savaşın Sonuçları  
  Savaşın Etkileri  
  Çanakkale ve Yahudiler  
  Şehitlerimiz  
  Gazilerimiz  
  57. Alay Tarihi  
  Asker Mektupları  
  Anzaklar  
  Arşivlerde Çanakkale  
  Çanakkale Gençlik ve Sporcular  
  Asker İmamlar  

Sitede Ara


 

Gazilerimiz

« Geri   

Adı MUSTAFA AKSOY Baba Adı  
Lakap AKSOY  Doğum Yılı 1309 
İl ÇANAKKALE  İlçe ÇAN 
Bucak   Köy HALİLAĞA 
Askerlik Şubesi ÇANAKKALE  Savaş Birinci Dünya Savaşı 
Cephe Çanakkale Cephesi  Birlik Kuvvet  
Birlik Ordu   Kolordu  
Alay 9  Tabur 3 
Bölük   Sınıfı PİYADE 
Fırka 9  Rütbe ER 
Ölüm Yeri PİYADE  Ölüm Tarihi  /  / 1982 
Resmi Büyütmek için tıklayın...

Mustafa Aksoy

Açıklama

Mustafa Aksoy / Çan - Halilağa Köyü

Ben Mustafa Aksoy. 309'luyum (1893). 88 yaşındayım. Seddülbahir'de bulundum. 9. Fırka, 26. Alay, 3. Tabur'daydım. Fırka kumandanımız Yüzbaşı Ali İhsan Bey'di. Takım zabitlerimizden de Yusuf Efendi, Ayin Efendi vardı. Piyadeydim. Mevziilerdeydik Seddülbahir'de. Beşli mavzer tüfeğim vardı. Osmanlı mavzeri, 4-5 ay durduk mevzilerde. Düşman asker çıkardı, bize doğru geliyor. Düşmanın askeri talim terbiye görmemiş. Sıçrama filan bilmiyorlar. Öyle geliyorlar bize doğru. Bizde makinalı tüfek var. Basıyoruz kurşunu, döşek gibi döşeniyorlar. Bizim arkadaşlar tutuveriyorlar makinalıyı, arayıp duruyor makinalı. Düşen kalıyor, dediler ki, "Arap askeriymiş bunlar. İngiliz bilmeden getirmiş bunları" diye konuşuluyor mevziide. Bilmiyoruz ki, onlarla muharebe yaptık, çarpıştık adam gibi.
......
Önce, düşmanın zırhlıları denizden üzerimize ateş yağdırdılar. Attılar, attılar. Baktılar bizim taraftan karşılık yok, zırhlıları biraz daha sol,kuldular karaya. Tekrar ateş yağdırdılar. Bizden bir kıpırtı yok. Daha da yaklaştı tekrar ateşe başladı. Bu defa bizim topçular da ateşe başladılar. Zırhlıların ateşi bizim topları susturdu. Geldi doğru bizim önümüze Seddülbahir'e asker çıkardı. Zırhlısı, vapuru geldi oraya oturdu. Ben, "Bu gavur geçemez emme hadi hayırlısı" dedim kendi kendime. Mayınlar denizin altında gömülü. Dışarıdan görünmüyor ama dışarda, deniz kıyısında adamları var ellerinde fitilleri. Gavurun zırhlıları geçerken fitili ateşleyecek. Kaç yerde var böyle adamlar. Bekleyip duruyorlar.
....
Gavurun zırhlıları yürüdüler boğaza doğru. Biraz daha ilerleyince bizim topların mesafesine girdiler. Çimenliktekiler, Kirtedeki toplar ateş etmeye başladılar gavura. Çanakkale'deki koca toplar filan. Gavurun zırhlısının üzerine yukarıdan indiriverdiler. Biri de yaralandı. Hoop, devriliverdi gavurun zırhlısı. Biz de istihkamlardan görüyoruz bunları. Depinemedi gavurlar, geçemediler boğazı, geri döndüler, çekildiler geriye.
....
Orada yaralandım Seddülbahir'de. Hücuma kalkmıştık. Yüzbaşı Şerafettin Bey emir verdi. Bir konuşma yaptı önce mevziilerde. Besmele çekti baştan. Sonra "Ananız sizi bu günler için doğurdu. Hadi bakalım! Ben sizin önünüzden, siz benim arkamdan. Sakın geriye çekileyim demeyin, düşmandan korkup da. Öldüreceğiz düşmanı, denize dökeceğiz." dedi.
Yüzbaşımız İstanbullu idi. "Süngü tak. Muharebe fişengiyle doldur, kapat" emrini söyledi. Birer de bomba var her birimizde. "Hadi bakalım oğlum, ateş!" diye bağırdı.
Gavur da askerlerini çıkarıyor deniz kıyısından. İki yere iskele etmiş. Boyuna askerini boşaltıyor... "Şiddetli ateş!" diye bağırdı yüzbaşımız. Mevziilerdeyiz. At bakalım, at bakalım. Gavur bizi görmüyor. Biz gavuru görüyoruz mevziilerimizden. Biz hep ateş ediyoruz. Gavur zığındere tarafından çevirmiş. Yüzbaşı : "Düşman bize ateş yapacak, geri çekilelim. Esir olacağız yoksa" dedi.
Ben o sırada mevzide vuruldum, bacaklarım tutmuyor. Kurşun delmiş iki ayağımı da dizlerimin bir karış altından. Sol kulağımın dibinden de bir kurşun geçti. Kafama bir de parça denk geldi. Şarapnel gibi bir şey. Ufak ama yardı attı. Bir çok arkadaşlar şehit oldular gözlerimin önünde. Yaralananlar oldular. İsimlerini pek hatırlayamıyorum. Aklımda kalmadı ki. Vurulanlardan Kayserili Ahmet Çavuş vardı. Bir de Balıkesirli Nebi Çavuş.
Yaralandık, geri çekiliyoruz. Anaca- babaca günü. Kanlı Dere'nin içine indik. Katırları, atları da derenin içine indirmişler. Onlar da titreşip duruyorlar. Sıhhiye filan yok. Bacaklarım da soğudu kaldı. Yavaş yavaş hayvanların bacaklarının aralarından yukarı doğru Kirte'ye çıktık. Kirte'de kaldım, gidemedim. Takviyeye gelen birliklerden birinin zabiti geldi yanıma, eliyle işaret etti.
- Otur, otur, dedi.
Sıhhiye yok. Bir şey yok. Götürecek insan da yok beni, bayırın başı.
Baktı bana zabit.
- Ne oldu? dedi
- Yaralıyım efendim, dedim.
Atından indi, yanıma geldi çöktü.
Bana düşmanın nerelerde olduğunu sordu. Ben de gördüklerimi, düşmanınnerlerde olduğunu olduğu gibi söyledim.
O zabit geriden kendisine yetişen askerlerine silah çattırdı. İki askere emir verdi :
- Bunu Maydos'a (Eceabat) götüreceksiniz. Hastaneye teslim edeceksiniz. Bir de teslim kağıdı alığ getireceksiniz bana, dedi.
" Oh... Hele Yarabbi şükür" dedim.
Aldı o iki asker beni Maydos'ta hastaneye yatırdılar. Maydos'a hastanede de pek tutmadılar. Karabiga'ya gönderdiler. Karabiga'da da at arabasına bindirdiler. Biga'ya hastaneye yatırdılar. 29 gün Biga'da hastanede yattım. Hastaneden çıktım. Tekrar cepheye gönderdiler beni. Bizim tabur yerinden oynamış. Bulamadık taburu. Taburumuz Arıburnu civarında Semertepe'ye geçmiş. Oralardaymış. Maydos'ta bize silah, cephane verdiler. Haydi bakalım tekrar cepheye, birliğimize Semertepe'ye. 26. Alaya. Ben 26. Alayın 4. Bölüğündeyim. 3. Takım, 3. Mangadayım.
.....
Beni ve benim gibi olan hastaneden gelen arkadaşları muayene ettiler. Askerlik yapamaz dediler. Karadeniz Boğazı'nda, İstanbul'da 6 saat ileride, Ağaçlı denen yerdeki maden ocaklarına gönderdiler. 3 ocak vardı. Orada asker olarak madende çalıştırdılar. Madende kömür çıkarıyorduk. İstanbul'a gidiyordu kömürler. 2,5 sene kaldım madende. 7,5 sene geldim köyüme.
Madalyam yok, 2 senedir maaş alıyorum. Askerden gelince evlendim. Bayramiç'in Dongurlu köyünden. Adı Tayyire idi. 6 sene önce öldü. 1 kız, 2 erkek çocuğum var. Oğlumun yanında kalıyorum burada köyde.
....
Gece talim yapardık. Gündüz düşmana ateş ederdik. Gündüz pek talim yapamazdık. Düşmanın tayyaresi tepemizde gezerdi. Gördüğü zaman ateş yağdırırdı gavur üstümüze.
.....
Büyük kumandanlardan göremedik. Bizim gibiler nerde görecek onlar?

Cahit Önder Arşivinden

 

Sitede yayınlanan her türlü yazı, haber, resim, şiir, müzik ve videonun izinsiz kullanılması, yayınlanması yasaktır.

 

Tasarım & Programlama ÜÇBOYUT