Myanmar’da Türk Şehitliği’nin akıbeti meçhul
14.05.2008

 

Dünyanın 34 ülkesinde Türk şehitliği bulunuyor

Dünyanın dört bir yanında hüküm süren Osmanlılardan geriye tarihî ve kültürel eserlerle birlikte şehitlikler de kaldı. Malta'dan Hindistan'a kadar çok geniş ve farklı coğrafyada Türk şehitliği bulunuyor. Bunlardan en ilginci Myanmar'daki Türk şehitliği. Myanmar'a, 1. Dünya Savaşı'nda giden Türk askerlerinden 1500'ü geriye dönemeyerek şehit düştü ve o topraklarda gömüldü.

Nargis kasırgası felaketiyle dünyanın gündemine oturan Myanmar’ın Türk tarihinde de acıklı bir hikayesi olduğu ortaya çıktı.

Myanmar’da geçtiğimiz hafta sonu yaşanan kasırga felaketinin ardından binlerce kişi öldü, yaralandı ve evsiz kaldı. Bütün dünyanın gündemine oturan bu Güneydoğu Asya ülkesinin, Türkiye için ise özel bir yeri var. Türkiye’den tam 7 bin 500 kilometre uzakta olan bu ülkede, bin 500 kadar Türk askeri Birinci Dünya Savaşı sırasında şehit oldu. Türk askerlerinin yattığı ve zaten bakımsız olan iki şehitliğin, kasırgadan sonra ne durumda olduğu ise bilinmiyor.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, Irak, Filistin ve Arabistan cephelerinde, İngilizlere karşı savaşırken esir düşen Türk askerleri, o zamanlar Britanya İmparatorluğu’nun sömürgesi olan Burma’ya, yani bugünkü adıyla Myanmar’a getirildi. 12 bin Türk askeri Burma’da demiryolu, köprü ve suni göl yapımında çalıştırıldı ve ağır çalışma şartları ile hastalıklar yüzünden bir çoğu şehit düştü.

Ülkedeki iki Türk Şehitliği’nden biri olan, Thayet Myo Türk Şehitliği’ndeki birçok mezartaşı yıkık dökük halde. Birçoğunun üstünde 1916 yılı yazılı olan mezar taşları, bakımsızlıkları ile dikkat çekiyor ve üzerlerinde yazan isimler ya zorlukla okunuyor, ya da hiç okunmuyor.

Bir başka Türk şehitliği ise, ülkenin ikinci büyük kenti Mandalay yakınlarındaki Meiktiya kasabasında yer alıyor. 1947 yılında, ülkenin sömürgelikten kurtuluşu sırasında Burmalı askerlerin parçaladığı mezartaşlarından sağlam kalabilen 192 tanesi, kasabanın imamı tarafından caminin arka tarafına taşınmış. Şimdilerde şehitliğin yerinin belli bile olmadığı bu mezarlıkta 800’den fazla Türk askerinin yattığı biliniyor.

Kaderine terkedilmiş bu iki şehitliğin, bugünkü içler acısı halini görenlerin girişimiyle Milli Savunma Bakanlığı şehitliklerin onarımı için bütçe ayırmış, ancak bu para 2006 yılına kadar kullanılamamıştı.

Nargis kasırgasından sonra şehitliklerin ne duruma geldiği ise meçhul. Bakanlık projeye ilişkin çalışmalara devam ettiğini bildirdi.

TÜRK ESİRLERİNİN HATIRALARINDAN

Araştırmacı Cemalettin Taşkıran’ın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanan ‘Ana Ben Ölmedim’ adlı Birinci Dünya Savaşı’nda Türk esirleri kitabında da Burma’daki (Myanmar) Thatmyo veya Thaet Myo kampına geniş yer veriliyor.

Buradaki bilgilere göre; İngilizler, Irak Cephesi’nde esir aldıkları Osmanlıları Basra’da bir süre tuttuktan sonra gemilere bindirerek Irrawady ırmağı üzerinden Thatmyo kasabasına getirilerek kasabadan 1,5 mil uzaktaki esir kampına götürülüyorlardı.

Thatmyo esir kampında, kampın açılışı ile birlikte bir hastane binası oluşturulmuştu. Kızılhaç kayıtlarında dikkati çeken hususlardan biri Kızılhaç heyetinin ziyareti sırasında her iki hastanede tedavi gören hastalar arasında ishal ve yaralanmalardan sonra, ikinci önemli sırayı zihinsel ve sinirsel hastalıkların almasıdır. Altı aydan fazla bir süre esir kamplarında kalanlarda görülen ve “dikenli tel hastalığı” veya “tel örgü hastalığı” denilen psikolojik rahatsızlık, Thatmyo esir kampında kalanları da etkilemiştir. Bu hastalık kolayca heyecanlanma, çok çabuk kızma, alıngan olma, içe dönüklük gibi davranışlarla kendini göstermektedir. Ayrıca bu psikolojik rahatsızlığın hareketsiz kalamama, unutkanlık, konsantre olma bozukluğu, genel depresyon, kâbus görme gibi belirtileri de ortaya çıkmaktadır. Bazen bu belirtiler yıllarca sürüp gitmektedir. Thatmyo hastanesinde bulunan Tabip Yarbay Behiç Bey, hastane istatistik defterinin sonunda yazdığı mütalaasında bu durumu şöyle belirtmektedir:



“… Esir olarak Thatmyo’ya ilk dühulümde (girişimde ) nazarıma çarpan hal, umum zabitan ve efradda asabiyetin fevkalade kötü olmasıdır. Yek nazarda ( ilk bakışta) ve umumiyet itibariyle useranın istirahatleri imkân dahilinde temin edilmiş ve iaşeleri tanzim edilmiş görünür… Halbuki tel örgünün manzarası esaretle dahi, yalnız isminin dahi insana vereceği yeisin bu hallere sebebiyet verdiği âşikâr oluyor. Asabiyeti o derece tezyid ediyor ( artırıyor) ki, en ehemmiyetsiz bir söz, iki kişi arasında uzayarak münazara dahi mukateleye bile müncer olduğu (cinayete bile yol açtığı) görülmüştür. İntihar dahi birkaç vakadır. İntihara tasaddi ile (girişimde bulunarak) muvaffak olmayanlara sorulsa ‘Ne yapayım? Bu hayattan bıktım. Sabah akşam şu tel örgüyü seyredemeyeceğim için intihara karar verdim.’ cevabını verir…”

26 Mart 1916’da Thatmyo’yu ziyaret eden Rangoon Amerikan Konsolosu Samuel G. Reat, raporunda yüzde 3,19 ölüm oranı veriyor ve bunu çok yüksek bulduğunu belirtiyor. Kampta özenle tutulan kayıtlardan, Thatmyo’daki hastalık ve ölüm oranının kampa her esir grubu geldiğinde arttığı görülüyor.

Kaynak: TIMETURK